12 Cesur Yürek Hâkim

1.3Anayasanın amir hükmüne başkaldırı anlamı taşıyan ve birilerinin “suç işleme özgürlüğünü” kullandıkları anlaşılan “Anayasa Mahkemesinin verdiği karara uymuyorum.” beyanatı, ülkenin dayanağı olan yasalara ve yargıya yönelik bugüne kadar sarf edilmiş sözlerin en ağırı ve aynı zamanda “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” anlamı taşıyan vahim bir anayasa suçudur. Aynı zamanda, gayrimeşruluğun tescillenmesi anlamı da taşıyan bu “AYM’nin kararına uymam” sözüyle artık tuz kokmuş, anayasal düzenin canına okunmuştur. Kaldı ki, bizzat Anayasayı tanımayanın, Mahkemesini takması beklenemezdi zaten.

Bu anlamda, Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül kararı, Erdoğan’ın 28 Şubat’ın yıldönümünde yargıya balans ayarı diye nitelendirilebilecek vahametteki bu çıkışına sebebiyet verecek ölçüde önemli ve kritik bir karardır.

Hukuk devletinde, suçun vasıf ve mahiyetini tayin ve tespit etme hakkı, yetkisi ve görevi mahkemenin iken, Türkiye’de bugün tek bir kişi; yargıya gerek kalmadan hem suçu ve suçluları belirlemekte, hem bunların tutuklu veya tutuksuz yargılanacaklarına karar vermekte, hem de kendi heves ve isteklerini Anayasanın da üstüne koyup hak ve özgürlüklerin tüm seçilmişlerden üstün olduğunu unutarak ülkenin tüm kişi ve kurumlarına nizam vermeye çalışmaktadır. Okumaya devam et

Türkiye’de Despot (Erdoğan) Dönemi-22

1.2Mustafa Kemal Atatürk’ün inşa ettiği Türkiye’nin kuruluşundan bu yana yaşadığı en karanlık dönem olan Erdoğan döneminde yapılan hukuksuz ve demokratik olmayan uygulamalarını gözler önüne seren ve  www.manevrayeni.wordpress.com adlı blogger sitesinde yayınlanan yazılarda kendisini devlet olarak gören ve hukuka bağlı olmayan Erdoğan diktatörünün;

17 ve 25 Aralık 2014 soruşturmalarından sonra ortaya dökülen evinin altına sıfırlamakla bitirilemeyecek kadar para yığma, hukuksuz bir şekilde yandaşları olan iş adamlarına rant sağlama ve havuz medyasını oluşturma, imara yasaklı sit alanlarına villalar kondurma, özel siparişle 450 milyonluk uçak alma, ülkenin dış politikasını kevgire çevirerek yerle bir etme, emniyet ve yargıyı çökertme ve işleyemez hale getirme, ülke sınırlarını yol geçen hanına çevirme ve ülke itibarını sıfırlama, PKK’nın hiçbir dönemde olmadığı kadar güçlenmesine zemin hazırlama ve ülkeyi bölünecek hale getirme, hukuku ve devlet teamüllerini sıfırlama ve hoyratça üzerinde tepinme gibi yazmakla bitiremeyeceğimiz birçok yaptığı işleri gözler önüne serilmektedir. Okumaya devam et

1453

1.1Rönesans insanıydı. Entelektüeldi. Arapça, Farsça, Latince, İtalyanca, Rumca, Sırpça, henüz 19 yaşındayken altı lisan konuşurdu. Felsefeye meraklıydı. Milattan önceye ait Yunanca elyazmaları okurdu. Filozofları etrafına toplar, Peripatosçuların, Stoacıların ilkelerini, Platon’u Aristoteles’i tartışırdı. Coğrafyaya düşkündü. Batlamyus olarak tanınan Cladios Ptolemaios’un Geographia’sını incelerdi. Matematiksel coğrafya kavramının miladı kabul edilen Geographia’da bölük porçük yeralan haritaları, bütün haline getirtip yayınlattı. Akdeniz, Ege ve Adriyatik’in girintilerini çıkıntılarını, derinliklerini, adalarını avucunun içi gibi bilirdi. Mesela, Limni adasını vergi toplamak için almadı, stratejik önemi olduğu için almadı. Peki neden aldı? Tin-i mahtum, yani “mühürlü toprak” adı verilen kırmızı renkli bir toprak türü var, sadece Limni’de bulunuyor, zehirlenmeye, yılan sokmasına karşı deva olduğuna inanılıyor, bezlere sarılıp yıkanıyor, süzme yoğurt gibi ağaçlara asılıyor, toz halinde kurutuluyor, tekrar çamur haline getirilip, bardak yapılıyor, bu bardağa konulan içecekte zehir varsa, bardak çatlıyor iyi mi… Okumaya devam et