Anayasanın amir hükmüne başkaldırı anlamı taşıyan ve birilerinin “suç işleme özgürlüğünü” kullandıkları anlaşılan “Anayasa Mahkemesinin verdiği karara uymuyorum.” beyanatı, ülkenin dayanağı olan yasalara ve yargıya yönelik bugüne kadar sarf edilmiş sözlerin en ağırı ve aynı zamanda “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” anlamı taşıyan vahim bir anayasa suçudur. Aynı zamanda, gayrimeşruluğun tescillenmesi anlamı da taşıyan bu “AYM’nin kararına uymam” sözüyle artık tuz kokmuş, anayasal düzenin canına okunmuştur. Kaldı ki, bizzat Anayasayı tanımayanın, Mahkemesini takması beklenemezdi zaten.
Bu anlamda, Anayasa Mahkemesinin Can Dündar ve Erdem Gül kararı, Erdoğan’ın 28 Şubat’ın yıldönümünde yargıya balans ayarı diye nitelendirilebilecek vahametteki bu çıkışına sebebiyet verecek ölçüde önemli ve kritik bir karardır.
Hukuk devletinde, suçun vasıf ve mahiyetini tayin ve tespit etme hakkı, yetkisi ve görevi mahkemenin iken, Türkiye’de bugün tek bir kişi; yargıya gerek kalmadan hem suçu ve suçluları belirlemekte, hem bunların tutuklu veya tutuksuz yargılanacaklarına karar vermekte, hem de kendi heves ve isteklerini Anayasanın da üstüne koyup hak ve özgürlüklerin tüm seçilmişlerden üstün olduğunu unutarak ülkenin tüm kişi ve kurumlarına nizam vermeye çalışmaktadır. Okumaya devam et