Laiklik İlkesinin Anayasadan Çıkarılması

2.3Ülkede 7 Haziran seçimleri sonrasında bilinenin dışında o kadar çok hadise yaşandı ki artık halk neye inanacağına neye nasıl bakacağına şaşırdı kaldı. Laiklik anayasada ister yazsın ister yazmasın temelde 3 unsur üzerine kuruludur. Din ve devlet işleri farklı olgulardır ve bu sistem içerisinde herkes din ve vicdan hürriyetine sahiptir. Son unsur ise devletin kaynağının ilahı olmamasıdır. Laiklik öyle sıradan bir madde değildir. Rejimin ta kendisidir ve değiştirmek isteyene dur diyecek de olacaktır.

Jeopolitik açıdan ülkelerde farklı uygulamaları bulunmakla birlikte laiklik, Fransa, Türkiye ve Portekiz anayasalarında açıkça yazılıdır. Ne kadar geçerli oldukları ise ülkelere göre ayrı ayrı tartışılabilir. Buna karşılık anayasalarında laiklik ilkesi bulunmamasına rağmen Almanya, Avusturya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerde ise laiklik özgürlüğün bir uzantısı olarak kabul edilmiştir. Demokrasilerin henüz tam şekillenemediği ülkelerde laikliğin yazılı olması din ve vicdan hürriyetinin açıkça belirtilmesi şarttır. Fransız ihtilalinin ardından yazılı hukukta yer almaya başlayan laiklik özgürlük ve dinin demokrasi temelinde tanımının yapılmasını zorunlu kılmaktadır.2.33

Geçmiş dönemlerde yaşanan laiklik tartışmaları ile laiklik devletin şeriatla yönetilmesi olarak algılanmış ve bu şekilde hafızalarda yer tutmuştur. Okullarda öğretilen laiklik tanımı ise din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması şeklinde oysaki din ve vicdan özgürlüğünden bahsedilmemektedir. Peki, son günlerde deneyimli siyasetçi ve meclis başkanı İsmail Kahraman’ın başlattığı laiklik tartışması, gerçekten kendi ekseninde mi tartışılıyor?

Sorunun cevabını anlamak için (tartışmayı AKP’nin deneyimli bir ismi ortaya attığı için) bu ülkede 15 yıldır yönetimi elinde bulunduran AKP hükümetinin icraatlarına bakmak gerekmektedir. 2002 yılından itibaren ‘başörtülü bacılarım’ vurgusunun muhteşem etkisi ile din tabanlı yönetim anlayışını hâkim kıldılar. Her alanda yürütülen toplum mühendisliği hareketleri AKP hükümetinin seçimlerden yenilgiyle çıkması durumunda dinin elden gideceği yönünde şekillendirildi. Yapılanlar ve yapılmayanlar ise bunun tam tersi birçok örneğini gözler önüne serdi.

Yalan, iftira, gıybet, hırsızlık, dolandırıcılık, baskı, zulüm, kayırmacılık, faiz ve ayrımcılık gibi toplum dinamiklerini ayakta tutan birçok konuda dinin nasıl kullanıldığını, siyasete oyuncak edildiğini bu millet gördü ve görmeye devam ediyor. Yaklaşık 78 milyonluk nüfusun %5’lik zenginin insafına bırakıldığı ülkede hak yeme, ırza geçme normalleştirildi.

İsveçli credit suisse tarafından yayınlanan küresel servet veri kitabına göre 2014 sonu itibariyle Türkiye’nin en zengin %1’lik kısmının ülkenin %54,3’lük servetine sahip ve bu rakam 2000-2014 arasında %43 artarak zenginin daha da zenginleştiği ülkeler sıralamasında dünyada birinci çıktı. AKP ne yaptı sorusunun cevabının saklı olduğu bu göstergelerin belediyecilik temelli siyasetle yönetiliyor olmasında büyük payı var tabi ki. Yeni anayasa tartışmalarının sürdüğü bu günlerde, ekonomi, basın özgürlüğü, hukuk, PKK, ülke genelinde el konulan varlıklar, kayyum atamaları, gelişmemiş ülkelerde bile yaşanmayan hukuksuz tutuklamalar gibi birçok konu rezillik seviyesine getirildi ve bütün bunlar milletin gözü önünde göstere göstere yapıldı. Fakirlikle boğuşan halkın çalışmaktan veya imkânsızlıktan dolayı tek haber alma kaynağı olan TV ve radyolar kapatıldı ki bu rezillik insanlara daha fazla gösterilmesin.

Doğru ya her seferinde 50 tl’lik benzin alan insanların dinle kandırılmaları ve uyutulmaları daha kolay. Onlar için din ve başörtüsü sembolik bile olsa kaldığı sürece yeterlidir. Toplum olarak bu konuda detaylı incelemeler ve araştırmalar yapılsa inşa edilen koca koca camilerin veya yeni adıyla külliyelerin içerisinde kimsenin kalmadığı, buna karşılık hırsızlık, dolandırıcılık, cinayet gibi suçların hiç olmadığı kadar arttığı görülür. Tüm bunlar yaşanırken kör bir kurşun terör veya patlayan bir bomba sebebiyle ölmemek ve yoğun sosyal baskı altında olaylardan soyutlanmış şekilde karnını doyurabilmek için yaşamak zorunda bırakılan hassasiyetler bir kez daha harekete geçiriliyor. Gündem saptırma konusunda uzmanlaşan AKP, komisyonlarda tartışıla-maya-n yeni anayasa, terör ve dokunulmazlık konusundaki resmi din üzerine nakşediyor. ”Bunları kabul etmeyen dini kabul etmiyor demektir” oyunu soyutlanmış halka en kolay ve kestirmeden anlatılabilecek yol bu ülkede.

Dokunulmazlıkların kaldırılması ve MHP kurultayının her ihtimale karşı durdurulması, yakın zamanda seçimlere hazır olunması gerektiğine işaret ediyor. Bu kapsamda laikliğinde artık meydanları terk eden halkın nabzını tutmak için ve AKP ile diğerleri yarışında güç dengesini korumak için halkı galeyana getirme oyunu olduğu aşikâr. Reza Zarrab’ın ABD’de yakalanması ve PYD konusunda düşülen ayrılık sebebiyle yalnızlaşan Erdoğan’ın ”illaki başkanlık” çırpınışları fayda etmeyecek gibi görünüyor. Erdoğan tarafından yönetilen AKP’nin ve tabanın Davutoğlu’ndan tamamen alınması Erdoğan-Davutoğlu çatışmasının son hamlesi. Bakalım hoca bu duruma ne cevap verecek…

Yorum bırakın