İstifa eden yine yok!.

7.1Güvenlik zafiyeti yokmuş!..

İstihbarat açığı yokmuş!..

İstifa etmeyi düşünen zaten hiç yok!..

Peki kim bunun sorumlusu?..

Biz kimin yakasına yapışalım?..

Kendini patlatan üç teröristin mi?..

Onlar da öldüğüne göre yapacak bir şey yok!..

Yenisine bakalım!..

* * *

Bu kadar vurdumduymazlık…

Bu kadar rehavet…

Bu kadar laubalilik… Okumaya devam et

Erdoğan’ın diploması dünyada manşet

6.1Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üniversite diploması dünyada da tartışılıyor. Alman Der Spiegel Dergisi, “Diploması üniversiteden eski” derken Bild Gazetesi, “44 fahri doktorası var, bir diploması yok” manşetini attı. İsviçre ve Avusturya basını ise “Mutlaka araştırılmalı” diyor.

Erdoğan’ın diploması dünyada manşet

Neredeyse  her gittiği ülke ve ilde üniversiteler tarafından “Fahri doktora” ya da “Profesörlük” verilen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerçekten üniversite mezunu olup olmadığına ilişkin tartışmalar dünyayı sardı. Dünya basını, “Diploması, üniversiteden eski” diye yazdı. Okumaya devam et

Sahte Diplomalı Cumhurbaşkanı

5.2 Türkiye’nin gündemini aylardır meşgul eden konu cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diploması gerçek mi sahte mi? Bu sorunun cevabı bir türlü bulunamadı. Aylardır devam eden tartışmada her gün yeni bir iddia ortaya atılıyor. Neredeyse her gün bir fırsatını bulup kameralar önünde konuşma yapan Erdoğan bu konu ile ilgili bir açıklama yapıp gerçekten diploması varsa göstermesi gerekmez mi? Ama o diplomayı göstermek yerine sunmayı tercih ediyor.

Kamuoyunda diploma var mı? Yok mu? Varsa diploma sahtemi tartışmaları ülke gündemini meşgul ediyor. Bu arada ana muhalefet ne yapıyor? Onlarda da bu konu ile ilgili tam bir sessizlik hakim. Her konuda açıklamalarda bulunan ana muhalefetin lideri Kılıçdaroğlu’nun sahte diploma konusunda ki sessizliği anlaşılır gibi değil. Bazı internet sitesi ve birkaç gazete sahte diploma konusunu dile getiriyor ama bu da yeterli olmuyor.

En sonunda Erdoğan’ın diplomasının sahte olduğu konusu dünya basınına taşındı. Dünya basını diplomayla, “Üniversiteden bile eski diploma nasıl oluyor?” ifadeleri ile dalga geçti. Alman gazetesi Die Welt, ‘Şüpheli diploma’ manşetini atarken, Der Spiegel haber dergisi, “Diplomada sahtekârlık şüphesi… Üniversiteden bile eski diploma nasıl oluyor? Erdoğan’ın mezun olduğunu iddia ettiği okul, onun mezuniyet tarihinden bir yıl sonra kurulmuş. Ayrıca, grafikerler hazırlanan diplomadaki yazı stilinin (font) o tarihlerde hiç var olmadığını söylüyor. Erdoğan o tarihlerde banliyö ulaşımı ile uğraşıyordu.” diye yazmış. Okumaya devam et

16-17 saat sonra meleklerin cinsiyeti

5.1 “Şerefsiz…”

“Namussuz…”

“Terbiyesiz herif sus…”

“Sensin terbiyesiz, ahlaksız…”

“Alçaksın, şerefsizsin…”

“Yalancısın, sensin şerefsiz…”

İstanbul’daki saldırının ertesi günü Yüce Meclis’te iktidar ve muhalefet milletvekilleri arasındaki tartışmadan (!) örnekler bunlar, hepsi Meclis tutanaklarında yer alıyor, aynıyla vaki.

İstanbul’da yeni bir terör saldırısı, ölenlerin sayısı her gün artıyor, şu anda kırk dört, Meclis “IŞİD’le ilgili verilen araştırma önergesini” ele alacak, ama görüşmeler, çok farklı bir konu ile açılıyor.

Bir AKP milletvekili kürsüde: Okumaya devam et

Ekonomik Deprem

4.2 Türkiye, herkesin bedel ödeyeceği bir noktaya doğru gidiyor. Terörün ve yolsuzluğun her yeri kapladığı, dış politika ve ekonominin ise yerlerde süründüğü günlerden geçiliyor.

Geçen yıl 7 Haziran’da “umut ülkesi” olmayı seçen Türkiye, son bir yılda tam bir “ölüm ülkesi”ne dönüştü. Her gün memleketin ayrı bir köşesinde can pazarı yaşanıyor. AKP’nin vadettiği ve her gün bir yerde patlayan “istikrar”ın gölgesinde, istikrarlı bir şekilde ölmeye devam ediliyor. O kadar ki, eskiden şehir isimleriyle belirtilen ölümlü terör saldırıları, şimdi o kadar çoğaldı ki, artık adlandırmada semt isimleri dahi yetersiz kalmakta; Vezneciler, Sultanahmet, Güvenpark, Midyat, Ankara Garı, Suruç, Atatürk Havalimanı vs.

Seçimle gitmek istemeyenlerin tesadüfen yaşar hale getirdikleri bu ülkede son bir yılın terör bilançosu; şehit olan 600’e yakın güvenlik görevlisi ile hayatını kaybeden 400 civarı sivilden oluşmaktadır. Ve maalesef bu bilanço, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürükleyen, terörün önünü müzakereler ile açan Erdoğan politikalarının sonuçlarından sadece birisidir. Okumaya devam et

Bu Çatışma Kıyamete Kadar Sürecektir

3.2 Yaklaşık 30 sene önceden başlayan PKK terör faaliyetleri günümüze kadar artarak devam etti. Bu süreç içinde üç beş eşkiya iken, devletin yanlış politikaları yüzünden güneydoğuyu ülkeden koparma gayretleri içine giren bir terör örgütü, bireyleri ise terörist oldu. Ancak herşeye rağmen bu süreç içinde devlet mekanizmasındaki kısmen düzelmeler ve de güvenlik güçlerinin fedakâr tutumu sayesinde terör örgütü kontrol altına alındı ve hatta bitme noktasına geldi.  Ne zamanki yeni bir macera olan ve ne olduğunu kimsenin anlayamadığı bir içerikle kapalı kapılar ardında yürütülen açılım adındaki süreçle birlikte sadece güneydoğuyla sınırlı kalmadı ve terörist sayısı 3 katına çıkarak Türkiye’nin her tarafına yayıldı.

Süreç içinde istihbarat birimleri teröristlerin ülkenin her tarafına silah ve mühimmat yığdığını raporlaştırarak en yetkili makamlara bildirdi. Kaldı ki bildirilmesine de gerek yok, Oslo görüşmelerinde teröristlerin bizzat kendisi de bu hususu dile getirdi.  Ancak “terörü bitiriyoruz” yalanlarıyla bunların hepsine göz yumuldu ve halk kandırılarak oy kazanılmaya çalışıldı. Ne zaman ki Demirtaş “seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla parti olarak seçime katılma kararı aldı, işte tam da bu zamandan itibaren teröristlerin ülkeyi silah deposuna çevirdiği bahanesiyle, açılımda bitmiş oldu.  Okumaya devam et

Erdoğan hakkında hayal kurmayın!

3.1Evet, lanet olsun teröre.

Evet, kahrolsun Atatürk Havalimanı’nı kana bulayanlar.

Evet, IŞİD’in barbarlığına karşı hep birlikte isyan edelim.

Evet, teröre kurban gidenlerin acılarını paylaşalım.

Yıllardır bu laneti okuyoruz.

Derin acıları içimizde hissediyoruz.

Yazıyoruz, konuşuyoruz.

Peki ne değişiyor?

Hiçbir şey.

Ne yazık ki öyle.

O zaman durup soğukkanlı düşünmek zorundayız. Okumaya devam et

Bir İktidar Uğruna Ne Güneşler Batıyor

2.2 Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde, bu denli sivillerin yaşam hakkının korunamadığı, güvenliğin sağlanamadığı ve politik sorumluluktan kaçıldığı bir dönem olmamıştır. Aynı siyasi otoritenin yaptığı ve yapamadığı her şeyden nemalandığı bir dönemi daha göstermek de imkânsızdır diyebiliriz. 2009 yılında başlatılan Kürt Açılımı veya Demokratik Açılım süreci, 2012 sonunda “Çözüm Süreci” ne evrilmiş ve AKP hükümetinin en önemli propaganda malzemesi olmuştu. O süreçte 2009 yerel seçimleri ve ardından 2011 genel seçimlerinde millet, allanıp pullanıp önüne sunulan bu projeye sahip çıkmış ve oylarını AKP’ye vermişti.

Çözüm Süreci, memleketi yönetenlerin basiretsizliği sonucu içinden çıkılmaz bir hal aldı ve tamamen PKK’nın propaganda malzemesi haline geldi. Çünkü devletin gözünü kapadığı ve yok saydığı her gelişme örgütün hanesine puan olarak yazılıyordu. Bu durumun farkında olmasına rağmen dönemin Başbakanı olan Cumhurbaşkanı Erdoğan geri adım atmadı. Ta ki, yapılan anketlerde AKP oylarının eridiği, BDP’nin ise barajı geçmesinin kesinleşmeye doğru gittiği anlaşılıncaya kadar. Okumaya devam et

Davos Fatihi

2.120 Ocak 2009.

Obama yemin etti.

Beyaz Saray’ı resmen devraldı.

*

10 gün sonra…

30 Ocak 2009.

Van münüts patladı.

*

Davos’ta Ortadoğu Barış Modeli adıyla panel düzenlendi, asrın liderimiz “van münüts” dedi, yanında oturan İsrail cumhurbaşkanına “çocukları nasıl öldürdüğünüzü biliyorum, siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye bağırdı, moderatörün elini ittirdi, “benim için bitmiştir, daha da gelmem Davos’a” diyerek yürüdü gitti.

*

Bush’tan Obama’ya geçişle birlikte, Türkiye’nin yeni rolü belli olmuştu. Bi van münüts… Arap dünyasının yeni Nasır’ı oluvermişti. Okumaya devam et

Bahaneler ve Gerçekler

1.2 Siyaset işin özünde topluma hizmet etme yoludur. Vatandaşların yaşam kalitesini artıracak, insanların kendini daha güvenli, daha rahat, daha mutlu hissedebileceği, geleceğe güvenle bakabileceği bir hayatın şartlarını oluşturacak tedbirleri almak siyasetin asıl gayesidir. Bu tedbirler de çeşitli yasal ve idari düzenlemeler vasıtasıyla alınır. Yapılan her düzenlemenin bir amacı, bir metni, bir de gerekçesi vardır. Normal şartlarda bunlar birbiriyle uyumludur. Peki, Türkiye’de öyle mi acaba?

AKP iktidara geldiği günden itibaren liberal demokrat, AB yanlısı, özgürlükleri geliştiren, ekonomik standartları yükseltmeye çalışan, kendi ifadeleriyle 3Y(yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar) ile mücadele eden bir program uygulamaya çalıştı. 2010 referandumuna kadar da genel olarak çizgisini bozmadı. Yaptığı düzenlemelerde amaç-metin-gerekçe uyumu olduğu için esaslı eleştiriler almadı. Bilakis hem yurt içinde hem de yurt dışında geniş ve birbiriyle ilgisiz çevrelerden övgüler aldı. Ancak 2010 referandumundan itibaren artık yeterince güçlendiğini, halkı yeterince ikna ettiğini ve geçici olarak birlikte olduğu -aslında çok hazzetmediği- çevrelerin desteğine ihtiyaç duymadığını hissederek kendi ajandasını uygulamaya başladı. Bu uygulamalarda da geçmişte elde ettiği kredileri kullanarak ne yaparsa yapsın halk desteğinin hep arkasında olacağını hesap etti. Ve başladı sahte gerekçelerle gizli amaçlarını uygulamaya. Amaç herkesi her şeyi tek elde toplayıp tüm kontrolü ele geçirmekti. Buna engel olan herkes ve her şey yok edilecekti. Okumaya devam et